KADİR GECESİ

Yüce ve şanlı kitabımız Kur'ân-ı Kerîmde «Kadir Gecesi», bütün gecelerden ve gündüzlerden daha aziz tutulur, onun «bin aydan daha hayırlı» olduğu bildirilir. O gece, adeta her iki dünyanın birleştiği gündür. O gece «fecr vaktine» kadar melekler, ruhlar ve müminler, dua ve niyazlarında içice kaynaşan bir nur yumağı meydana getirirler: Kadir Gecesi, mukaddes ve mübarek bir ayın «özü»dür, hülasasıdır. Bu gecenin feyzine ve bereketine kavuşanlar Yunus Emre gibi kendinden geçer, aşk ve vecd ile: «Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun» diyerek sokağa fırlar.
Kadir gecesi için, büyük veli İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubatı'nda (162. mektubta) şöyle buyuruyor: «Bu aydaki iyiliklerin, bereketlerin hepsi Allah-ü Taalânın zâtındaki üstünlüklerin tamamı da, kelâm sânında bulunmaktadır. Kur'ân-ı Kerim, bu kelâm sânında bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim, bu kelâm şanının hakikatinin hepsinden hâsıl olmuştur.. Bu sebepten Kur'an-ı Kerim ile bu mübarek ay arasında tam bir bağlılık vardır... Bu bağlılıktan dolayı Kur'an-ı Kerim, Ramazan ayında indirildi. Kadir gecesi.bu aydadır. Kadir Gecesi, bu ayın özü ve çekirdeği gibidir. Ramazan ayı da —Bu özü ve çekirdeği içinde koruyan bir meyvenin— kabuğu gibidir.»
Ramazan ayı tam bir Kur'an-ı Kerim ayıdır. O ay boyunca müminler Kur'an-ı Kerim'i hatmederler (baştan sona kadar okurlar). Camilerde güzel sesli hafızlar ve onları çevreleyen cemaatın vecd hali, bize «Asr-ı Saadet» ten kokular getirir. Bu «kutlu cemaat» öbek öbek dünyanın her yerinde aşk ve heyecanla teşekkül eder. Kur'an-ı Kerim, bugün yer yüzünde tahrif edilmemiş, saptırılmamış tek vahiy kitabıdır.- Bunun yanında, bugün dünyada aynı dil ve aynı yazı ile okunan ve dinlenen yegâne kitapdır Kur'an-ı Kerim'in metni, dili ve yazısı üzerinde oynanmak istenen bütün kötü niyetli oyunlar, Allah'ın vaadine uygun olarak hep hüsranla neticelenmiş ve Allah'ın Kitabı, bütün ihtişamı ile ebedî bir feyz ve bereket kaynağı olarak evlerimizin en mutena köşesinde ve hafızların dimağında korunmuştur, korunmaktadır ve korunacaktır.
Her Ramazanda Kur'an-ı Kerim, bütün mümin gönüllerde ve dillerde durmadan yenilenir. Her Kadir Gecesinde, inananlar, yeniden melekler ve ruhlarla kaynaşarak Kur'an-ı Kerim'in aydınlığında yıkanarak arınırlar. Ramazan ayında ve Kadir Gecesinde kılınan nafile namazlar, yapılan zikirler verilen sadakalar başka ay ve günlerdeki «farzlar» gibidir. Bu ayda oruçlulara iftar vermek, müminlerin işlerini kolaylaştırmak, yüklerini hafifletmek, büyük sevaptır. Bu ay ve günde müslümanlar. sevgili Peygamberimizin ve kâinatın efendisinin «ahlâkı ile ahlâklanmaya» çalışırlar, ona benzemek için çırpınırlar. «Ufuk insana» doğru yol almaya, yani sonsuzluğu kucaklamaya özenirler. Gerçekten de O'na yaklaşmak insanlığa yaklaşmak, O'ndan uzaklaşmak ise mahvolmak demektir.
Tıpkı O'nun gibi yaşamak zordur: ancak onun yaptıklarını, söylediklerini ve yaşayışını bilmek ve elimizden geldiği kadar onları yapmaya çalışmak gerekir. Peygamberimiz, Ramazanları bir bayram sevinci ile karşılar, onu gece ve gündüz değerlendirir. Bilhassa Ramazanın son on günü içinde ibadetleri zikirleri ve sadakaları pek çok olurdu. Şefkat ve merhamet duyguları bütün ihtişamı ile fakirleri, sahipsizleri, hasta ve düşkünleri kucaklardı. Sıcak çöl günlerinde bile Ramazanın doğurduğu açlığı ve susuzluğu, Allah'a ibadet zevk ve heyecanı ile büyük bir nimet bilirdi. Ramazan'da, iftarı erken ve sahuru geç yapmayı severdi. Bu haliyle «beşerin aczini» duyarak Rahman ve Rahim olan Allah'a sığınırdı.. Bize de öyle yapmamızı tavsiye ederdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALUK’UN AMENTÜSÜ

AYBALA

ÖZBEKİSTAN