PEYGAMBER SEVGİSİ

Şanlı peygamberimiz: ”Beni kendi canınızdan daha çok sevmedikçe,tam iman etmiş olmazsınız” diye buyurmuşlardır.

Gerçek Müslümanlar,Şanlı peygamberin sevgisinde fani olarak hiç tereddüt etmeden kendilerini, O’nun için ve O’nun yolunda feda etmesini bilmişlerdir.Başta “Ashab-ı Kiram” olmak üzere,her renkten ve her kavimden binlerce, yüz binlerce, ve milyonlarca “şüheda” bunun şahididir.

Gerçek müminler, Allah ve Resulü için yaşamasını bildikleri, gibi ölmesini de bilirler.
Yüce ve mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’ de “Allah sevgisi” ile “Peygamber sevgisi” birlikte mütalaa edilmektedir:”De ki eğer Allah’ ı seviyorsanız,hemen bana uyun ki Allah’ da sizi sevsin…” (Ali İmran suresi, Ayet:31). Nitekim Allah, Peygamberine itaat etmeyen kafirleri sevmez.( Ali İmran suresi, Ayet:32).

İslam dünyasında müşahede edilmiştir ki, Peygambere olan sevgisini kaybetmiş kişi ve zümreler, Allah’a olan sevgilerini de “Ashab-ı Kiram” sevgisini de “bütün müminlere olan sevgilerini de kaybederler.Bu sebepten, Ehl-i Sünnet Vel Cemaat büyükleri, “Peygamber sevgisini”, talim ve terbiyelerine esas yapmışlardır.Bugün, İslam dünyasında karşılaştığımız buhranlarda ve dağınıklıkta,bu sevgiden mahrum kalmanın ve bırakılmanın payı pek büyüktür.Allah ve Peygamber sevgisini tatmamış ve bu sevgiyi yeterince almamış aç gönüller, kendilerini “sahte kurtarıcıların” ve “sahte kahramanların” kin ve öfke dolu bataklıklarında kaybetmiş bulunmaktadırlar.Halbuki, İslam dünyası, bu kan ve kin bataklığından kurtulmak ve yeniden dirilmek için “Allah ve Resulünün sevgi okyanusuna” dalmak zorundadır.Basını ile yayını ile radyosu ile televizyonu ile sineması ile tiyatrosu ile güzel sanat faaliyetleri ile ilim ve araştırmalar ile her şey bu sevgiyi beslemelidir.O zaman bakınız ve görünüz ki, zafer ne imiş ve nasıl elde edilirmiş?

Psikologlar, sevmeyi “yakınlık duygusu” olarak tarif ederler.Doğrudur.Yine onlar, “kontak sempati doğuru” (temas sevgi doğurur) derler. Buda doğrudur. Gerçekten de kişi,sık temasta bulunduğu, birlikte düşüp kalktığı kimseleri sever, yahut kişi, sevdiği kimseler ile birlikte olmayı ister. Nitekim, Şanlı Peygamberimiz, bundan asırlar önce “kişi sevdiği ile beraberdir” diye buyurmuşlardır.

Şu halde, genç nesillerin, Şanlı Peygamberin sevgisi ile devamlı olarak dolu olması gerekir ki, her zaman onunla birlikte olsunlar. Bunun için, en küçük yaşlardan itibaren her fırsatta çocuklarımıza ve gençlerimize bu sevgiyi vermeliyiz. Şairlerimiz, yine Süleyman Çelebi gibi, O’ nun sevgisi ile coşmalı ve coşturmalı, Fuzuli gibi “Su Kasidesi” ile gönülleri yıkamalı ve ”Peygambere hasret duyan nesillerin” göz pınarlarından ılık gözyaşları akmalıdır.Resuller Resulüne öyle bir sevgi ve hayranlık duymalıdır ki,O’ nun mübarek adları geçtiği zaman, çocuk, genç, ihtiyar bütün müminler, ürpererek ve heyecanlanarak, O’ nu selamlamalıdırlar. Böyle bir sevgiye ulaşmış bir ırkın, bir kavmin, bir milletin, bir cemiyet ve kişinin, artık hüsrana uğraması asla söz konusu olmaz. Hele, bu sevgide pişmiş ve olgunlaşmış bir “aydınlar kadrosu” oluşturulmuş ve teşkilatlandırılmışsa..

“S. Ahmet Arvasi- İLM-İ HAL,sf-125,126”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALUK’UN AMENTÜSÜ

AYBALA

ÖZBEKİSTAN