İSLÂMİYET, HERHANGİ BİR KAVMİN DİNİ DEĞİLDİR


Kur'ân-ı Kerîm'in muhatabı, herhangi bir kavim, zümre ve sınıf değildir. O, bütün âlemlere ve bütün insanlara hitap eder.

Yüce Kitabımız'da sıksık« Ya! Ben-i Âdeme.» (Ey! Adem-oğulları) ve «Ya! Eyyühennasü» (Ey! İnsanlar) hitabına rastlarız.

Kur'ân-ı Kerîm'in «Kalem sûresinin 52. âyetinde belirtildiğine göre: «O, (yani Yüce Kitabımız) ancak âlemlere zikr (ve nasihat) dir», yine yüce Peygamberimiz âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir, «Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik» (Kur'ân-ı Kerim, El-Enbiya Sûresi, âyet: 107).

Bizzat, yüce Peygamberimiz, bu hususu birçok hadîsleri ile teyid etmiş bulunuyorlar. Meşhur bir hadîslerinde «ben, siyahlarla kırmızılara ba'solundum» diye buyururlar. Kur'ân-ı Kerîm'in El-Â'raf Sûresinin 158. âyetinde de Peygamberimize hitaben şöyle buyuruiur: «De ki, ey insanlar! Ben sizin hepinize (gönderilen) Allah elçisiyim.» İmam-ı Birgivî (milâdî 1523 -1573), «Peygamber, şu insandır ki, onu Hak Taâlâ, sair halka gönderir, ona vahiy ettiği ahkâmı halka tebliğ için, o halk (tümü ile) o peygamberlerin ümmeti olur. Onlardan imana gelenlere ümmet-i icabet denir gelmiyenlere ümmet-i davet denir» diye yazar. (Bakınız, Şerh-i Vasiyyet-e! Muhammediye, sayfa: 50, Kostantiniyye (İstanbul) 1241 baskısı). İmam-ı Birgivî Hazretlerinîn bu açıklamasından sonra şöyle diyebiliriz: Şan'lı peygamberimiz Hazrt-i Muhammed (O'na selâm olsun) son peygamberdir, dolayısı ile dünya var oldukça, mevcut olan ve olacak bütün insaniar O'nun«ümmeti»dir. O geldikten sonra O"na inanan müslümanlara «ümmet-i icabet», O'hun dâvetine icabet etmeyenlere de «ümmet-i davet» adı verilir. Bu sebepten, yüce peygamberimiz âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O bütün varlıkların, ırkların peygamberidir.

Peygamberimiz, bir insan olarak, bir anadan ve babadan doğacaktı ve yine aynı zaruretlerle bir «kavmin» içinde bulunacaktı. Ancak, O'nu, herhangi bir kavmin, ırkın, ailenin ve zümrenin dar kalıpları ve sınırları içinde hapsetmeye çalışmak, yüce dinimizle ve mukaddes kitabımızla çatışmaya düşmek olur. İslâmiyete «Arab'ın dini», yüce kurtarıcımıza «Arab peygamberi» diyenlere müslüman denemez. Peygamberimiz ve O'nun yüce kadrosu olan «Sahabî»ler, zaman-mekân üstü, âlemşümul ve mukaddes varlıklar olarak kabul edileceklerdir Yüce peygamberimiz ve aziz kadrosu etrafında ırk ve kavmiyet münakaşası yapılmaz. O ve kadrosu getirdikleri ve savundukları «âlemşümul hakikat» dolayısı ile sevilecek ve istisnasız saygı göreceklerdir.

Şurası da asla unutulmamalıdır ki, İslâmiyet, herhangi bir kavmin ve ırkın tekelinde olmadığı gibi, herhangi bir sınıf, zümre, aile ve partinin de tekelinde değildir. İnanan herkes bu dindendir, hiç kimse bir «mümini» dininden çıkaramaz. Mümin, inandığı sürece müslümandır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALUK’UN AMENTÜSÜ

AYBALA

ÖZBEKİSTAN