SUN'İ BİR DİN MEYDANA GETİRİLEMEZ

Din, samimiyet ister. Yalan üzerine gerçek bina edilemez
Bununla beraber, tarihte «sahte din kurucusu» iddiacılarına da rastlanmıştır. Fakat, din, iman, ihlâs, aşk ve doğruluk istediğinden «sahte peygamberlerin» ve «sun'i din kurucularının» foyası kısa zamanda meydana çıkmıştır. İmam-ı Âzam Hazretlerinin buyurdukları gibi «söz, ancak kalbden gelince kalbe tesir eder». Gerçek peygamber, tebliğ ettiği dine, herkesten önce tâ gönülden inanan, bu inancını, her ne pahasına olursa olsun yaşayan kahramandır.

«Sun'i din kurmaya kalkışanların» hikâyesini tarih kitaplarında bulabilirsiniz Biz, bu konuda çok garibimize giden bir örnek üzerinde durmak istiyoruz. 19. yüzyılın ünlü sosyoloğu ve Batılıya göre «sosyolojinin kurucusu», «pozitivizmin öncüsü» Auguste Comte, ne hazindir ki, böyle bir «sun'i din» kurucusu olmak iddiasını taşır. Bilindiği gibi Auguste Comte (1789-1857) yılları arasında yaşamıştır. Fransız'dır, tıbbiyeden kovulmalıdır. "Systeme de Plitiqne Positive» adlı kitabın yazarıdır. Ona göre, sosyal tekâmülün ilk merhalesi dinî hayattır. İnsan grupları zamanla tekâmül ederek felsefî (yahut metafizik) döneme girerler, sonra da son ve en mütekâmil merhale olarak da «pozitif» çağa gelirler. Pozitif çağda, «din ve metafiziğin» yerini artık matematik ve tabiat ilimleri alacaktır, Fakat, zamanla anlamıştır ki, «pozitif ilimler», din ve metafiziğin insan gönül ve kafasında bıraktığı boşluğu dolduramamaktadır. O zaman şöyle düşünmüştür. «İnsanlığın evriminde en önemli âmil din olmuştur. Her devirde insanları, birbirine bağlamaya hizmet etmiş, dolayısı ile topluma düzen ve denge sağlamıştır. İnsanlığı, geçirdiği bu bunalımdan, kargaşalıktan kurtarmak istersek ona bir din bulmak gerekir.»(Bakınız, Sosyoloji Tarihi, Prof. N. Şazi Kösemihal, İstanbul, 1968, Sf: 162.)

Böylece Auguste Comte, «beşeriyeti bunalımdan kurtarmak için» gerçek peygamberleri red ederek, «yeni bir din» kurmaya kalkışır. Dinin adı «insanlık Dini»dir. Tanrısı gelmiş ve gelecek insanlığın «kollektif ruhu» dur. Tapılacak «Ulu Varlık» insan ırkıdır. «Amentüsü» ise şöyledir. «İlke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme.» Hıristiyanların «teslisini» şu şekilde değiştirir: «insan Ulu Varlık, Feza Büyük Çevre, Dünya Büyük Fetiş'tir». Bu dinin koruyucu «melekleri» kadınlardır. Günde üç kerre bu melekleri «sevgi ve minnetle:, anmalıyız. Bu dinin azizleri Musa, Homere, Aristoteles, Ark-himedes, Cesar, Saint Paul, Charlemagne, Dante, Gutenberg, Shakespeare, Descartes Frederic II, Bichat'dır. Auguste Comte, takvimini, 28 günlük onüç ay olarak düzenler ve her birine yukarıda saydığımız kişilerin adını verir. Daha buna benzer bir sürü merasim ve düşünce ortaya koyar, ama bunları yaparken «eski dini» olan «Katolikliği» örnek alır.

Kısaca, Auguste Comte'un imal etmek istediği dinin esası, insanın insana tapınmasını isteyen prensip ve mersaimlerden ibarettir. Bu konuda o kadar ileri gitti ki, mahkûm ve mah pus bir tahsildarın karısı olan Clotilde de Vaux adlı metresini «insanlığın şahıslaşmış bir sembolü» sayarak tanrılaştırdı. Hiç şüphesiz, bu haliyle bir cinnet nöbeti geçiren Auguste Comte'un dinine kendisinden başkası katılmadı, kaybolup gitti. Batı'lı ilim adamları Litlre ve S. Mili, Auguste Comte'un bu durumunu «hayret edilecek ve üzülecek bir hâl» olarak ele almışlardır.

Peygamberleri tekzip gayreti ile ortaya atılan «pozitifvist» ve ««materyalist» zavallılara bu sebepten «modern putperest» diyebilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALUK’UN AMENTÜSÜ

AYBALA

ÖZBEKİSTAN